Bizi bilgi büyütür
Ukala demeyin. Paul Michael Kennedy adlı tanınmış akademisyen-yazarın “Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri” adlı iri kitabında büyük uygarlıklar kurmuş ulusların yükseliş ve çöküşünü irdelemiştir.
Bu değerli esere göre bizi "gerçek bilgiyle dolu" insanlar yükseltecektir. Okullarda hiçbir işe yaramayan bilgileri ezberleyen kuşaklarla bir yere varamayız.
Edindiğimiz bilgiler bizi üretime, araştırmaya, geliştirmeye, yenilik yapmaya, katma değer oluşturmaya itmelidir.
Tarih boyunca yıkılan, yok olan milletlerin hepsinin ortak bir yönü olduğu ortaya çıkmıştır: Silaha, savaşa yönelenler kısa sürede çökmüştür.
Ülkemizin, irili ufaklı 215 kadar ülke arasında en güçlü 10-15 devlet arasına girecek potansiyeli vardır. Şöyle bir düşünün. Bizden başka, tarıma, hayvancılığa, balıkçılığa, spora, turizme, ormancılığa bu kadar uygun başka bir ülke var mı? Bence yok.
Asırlar boyunca medeniyetlerin kurulduğu toprakları tetkik eden uzmanlar şu gerçeği de görmüşler: Bütün nitelikli uygarlıklar Ekvator kuşağı ile kuzey kutbunun tam ortasındaki kuşakta kurulmuş. Bu hatta yer alan ülkelerin bazılarını sayalım: Japonya, Çin, İran, Türkiye, Almanya, Fransa vb. Yani Türkiye çalışmaya, üretmeye, zenginleşmeye iklim olarak en uygun enlemler arasında yer almaktadır.
1700’lü yıllardan itibaren yani son 300 yıldır Doğu-Batı arasında bocalama, şaşırma, sersemleme arasında yuvarlanıyoruz. Yani son 3 asırdır üretimden, bilimden koptuk. 200 civarı üniversitemiz, 150 bin akademisyenimiz, 1 milyon öğretmenimiz var. Ancak, 6,5 milyonluk İsrail kadar bilimsel, teknik makaleye imza atamıyoruz.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) akademisyenlerimizin yayınladığı bilimsel(?) makaleleri kısmen de olsa web üzerinde yayınlıyor. Bunları incelediğinizde oturup ağlarsınız. O kadar çok sahte, saçma, faydasız makale ile titrler (unvanlar) dağıtılıyor ki… Binlerce profesörümüz var ama bunların yüzde 90’nın dişe dokunur bir kitabı bile yok.
Bizim atalarımız (dedelerimiz) pek bir şey üretmemiş ki diyenler Gülhane Parkının içinde yer alan, Prof. Dr. Fuad Sezgin’in 60 yıllık beyin teriyle ortaya çıkardığı eserlerin yer aldığı mekanı (İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi) bir görsünler derim.