Spor müsabakasında kalbi duran birçok profesyonel sporcu haberi görmüşsünüzdür. Herkesin ilk aklına gelen, sporcunun kalp krizi geçirdiğidir; ancak kalp krizi dışında başka hastalıklar da ölüme sebep olabilmektedir.
Bir spor antrenman programının iki çeşit içeriği vardır; dayanıklılık ve kuvvet. Profesyonel anlamda spor yapan kişilerde yapılan spor dalına göre ya dayanıklılık egzersizleri ya da ağırlığa dayalı kuvvet egzersizleri temelinde program hazırlanır. Örneğin uzun maraton koşan bir atletin dayanıklılık antrenmanı fazla iken, bir haltercinin kuvvet antrenmanı fazla olmaktadır. Bu nedenle uzun maraton koşan atletin kalbindeki yapısal değişiklikler ile bir haltercinin kalbindeki değişiklikler de birbirinden farklıdır. Maraton koşan sporcunun kalbinin hacmi genişleyerek büyürken, haltercinin kalbi kalınlaşarak şekillenir. Kalbin spora göre yeniden şekillenmesi tamamen vücudun o spora göre kanı pompalama gücünü sağlamak adına adaptasyondur. Ancak bir de doğuştan kalp kasının kalın olduğu bir hastalık da vardır ki bunu sporcunun kalbinin kalınlaşmasıyla karıştırmamak gereklidir. ‘’Hipertrofik kardiyomiyopati’’ dediğimiz bu hastalık ailevi genetik geçişli bir tablodur, hatta sporcu kalbiyle ayırt etmek kimi zaman zor olabilir. Eğer bu hastalık varsa yüksek tempo spor yaparken ölümcül olabilmektedir. Kalp MR’ları bu hastalıkta tanısal açıdan çok faydalıdır.
Sahada bir sporcunun kalbinin durması tabii ki oldukça trajik bir olaydır. Kalp krizi ve daha birçok sebep altta yatıyor olabilir. Asıl tanı ise otopsiyle koyulabilmekle birlikte bu sporcular genel muayenelerden geçerken birçok kalp testleri yapılmaktadır. Bu kadar kontrollerden geçen bu sporcularda nasıl olup da kalple ilgili bir sorun olduğunun anlaşılamadığı sorusu aklınıza gelebilir. Ancak durum aslında tahmin ettiğinizden daha farklı; çünkü tamamen sağlıklı bir kişide doğuştan olabilecek bazı hastalıklar vardır ki tespit edilmesi ölümcül olay anına kadar mümkün olmayabilir. Örneğin, sporcunun doğuştan kalp damarlarında normalin dışında bir şekil bozukluğu varsa bunu muayenede tespit etmek mümkün değildir. Efor testi ve kalp ultrasonu gibi rutin yaptığımız tetkiklerde bu durum saptanamamaktadır ve ancak anjiyografi ile damar yapısı incelenerek anlaşılabilir. Ama her sağlıklı sporcuya da rutin anjiyografi yapılma yaklaşımı bulunmamaktadır. Genel tarama testlerinde şüphe edilecek bir durum varsa ileri tetkik olarak anjiyografi yapılabilir.
Sporcuda ani ölüme sebep olabilen bir diğer sebep de o anda gelişen ölümcül ritim bozukluklarıdır. Aslında kalp kontrolleri yapılırken her hastaya mutlaka kalp şeridi ‘’EKG’’ çekilmektedir. Eğer EKG’de bir sorun yoksa, kimde ritim bozukluğu gelişeceği önceden öngörülemeyebilir. Ritim bozuklukları bazen başka hastalıklara bağlıdır, bazen de tek başına hastalığın kendisidir. Bu ritim bozukluklarını yaratan, kalpte doğuştan olan bir elektrik odağı varsa, spor esnasında ritim bozukluğu gelişince durum ölümcül olabiliyor.
Ailede erken yaşta kalp krizi hikayesi olan sporcularda genetik açıdan risk olduğu için daha dikkatli değerlendirmek gereklidir. Erken yaşta gelen kalp krizleri, ileri yaşa göre daha yüksek ölüm oranlarına sahiptir. Spor yapmak kalp damarlarının birbirleriyle olan bağlantılarını arttırarak hayat kurtarıcı etkiler oluşturur. Ancak yüksek tempoda spor esnasında kalp damarındaki bir strese bağlı plak yırtılırsa kalp krizi gelişir. Böyle ailevi risk faktörü olan sporcularda kalp damarlarının daha detaylı değerlendirilmesi gerekebilir.
Bir sporcuda ani kalp durması oranları 40.000 ile 80.000’de 1 civarındadır. Kalp kontrollerinde yaptığımız tetkikler yüksek oranda hastalıkları saptama gücüne sahiptir. Sebebi ve tanısı ne olursa olsun en önemli nokta acil müdahaleyi erkenden başlatabilmektir. Ne kadar erken kalp masajına başlanır ve acil müdahale ekibi gelirse o kadar hayat kurtarıcı olur. Toplumda kalp masajını bilme oranları düşüktür. Her bireye eğitimi verilmesi gereken bir konudur. Kimin ne zaman hayatını kurtarabileceğimizi bilemeyiz!