SON DAKİKA

KÜLTÜR ELÇİSİ YASİN ŞEN'LE GEREDE ve DÖRTDİVAN KÜLTÜRÜ ÜZERİNE SÖYLEŞİ

KÜLTÜR ELÇİSİ YASİN ŞEN'LE GEREDE ve DÖRTDİVAN KÜLTÜRÜ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
A- A+
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit

HABER: İBRAHİM ATALAY

Yasin hocam, üretken bir yazar ve araştırmacısınız. Son yıllarda görev yaptığınız Bolu'ya bağlı Gerede ve Dörtdivan ilçeleri hakkında çok sayıda kitap yayınladınız. Bunlar hakkında bilgi verir misiniz?

Bolu’ya 2018 yılının Eylül’ünde geldim. Dört yıldan fazladır Bolu’nun Dörtdivan ve Gerede ilçelerinde öğretmen olarak vazife yapıyorum. İlk görev yerim olan Gerede Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde öğrencilerimizde doksan altı sayfalık ve Akan Sular Ömrün Olsun (Ankara, 2019) adında küçük bir derleme kitabı yayınlamıştık. Bu kitap öğrencilerin fazla ilgilenmemesi ve benim de ilçeyi yeni tanımaya başlamam yüzünden fazla hacimli olamadı. Fakat bizim için çok önemli bir başlangıç teşkil etti. Gerede kültürüyle ilgilenen araştırmacılarla bu kitap sayesinde tanıştım. Yine bu kitap sayesinde Gerede’de zengin bir bilmece sorma geleneğinin olduğunu fark ettik ve bilmece derlemelerine devam ettik. Böylece Gerede Bilmeceleri adında şu an yayına hazır bir kitabımız daha oluştu. Akabinde benim tayinim Dörtdivan’a çıktı. Fakat bir yandan Geredeli Hacı Halil Efendi ve onun ismi etrafında gelişen tasavvuf kültürünü tespit etme çalışmalarımız da devam etti. Bunun sonucu olarak Gerede Belediyesi’nin katkılarıyla yayınlanan Geredeli Aziz Hacı Halil Efendi (Gerede 2022) ve Geredeli Abdullah Efendi (Gerede 2022) adlı kitaplarım basıldı.

Dörtdivan’a tayinim çıkınca burayla ilgili çalışmalarımız da başlamış oldu. Dörtdivan’ın mahalli kültürü üzerinde kayda değer pek bir çalışma yoktu. Dolayısıyla vakit kaybetmeden burada da derleme çalışmalarına başladık. Başta öğrencilerden bazı konularda çok kıymetli edebî ve kültürel mahsuller geldi. Fakat pandeminin araya girmesi bu çalışmayı onlarla birlikte devam ettirmemin önüne geçti. Sosyal medyanın da imkânlarından faydalanıp çalışmalarımıza biz daha çok kendi başımıza devam ettik. Bunun sonucunda Dörtdivan Kültür Atlası (Ankara 2021) adlı çalışmamız basıldı. Bu kitap bizim için bir bakıma bir yol haritası oldu ve onun bölümlerini geliştirip zenginleştirerek bu kısımları daha ayrıntılı bir şekilde çalışmaya devam ettik. Bunun sonucu olarak Dörtdivan Manileri (Ankara 2021) ve Bolu’da Bir Eren Ümmî Kemâl (Ankara 2021) kitapları yayınlandı. Dörtdivan Kültür Atlası’ndan sonra yaptığımız derlemeleri ve yazdığımız inceleme yazılarını içeren Köroğlu Diyârı Dörtdivan’dan (Ankara 2022) kitabı da bir anlamda ilk yaptığımız çalışmayı tamamlamaktadır. Yakın zamanlarda da Dörtdivan’ın cönkleri üzerine yaptığımız Dörtdivan Cönkleri ve Bir Cönk Üzerine çalışmamız da yayınlandı. Dörtdivan Yaylaları (Ankara 2023) kitabımız da yakın zamanlarda yayınlanacak. Bunların yanında Dörtdivanlı Hilmî (Ankara 2023) üzerine hazırladığımız çalışmamız şairin yeni şiirleri ilave edilerek basıldı. Hâlen Dörtdivan ve Gerede kültürü üzerine araştırmalarımız ve çalışmalarımız devam etmektedir. Yine 2022 yılı içerisinde Şefika Mercanlıgil teyzemizin Çocukluğumdaki Gerede kitabının ikinci ve genişletilmiş baskısını yayına hazırlamak da bize nasip oldu.

Bu yayınları hazırlarken mutlaka birtakım eksikleri fark ederek yola çıktınız. Yani çıkış amacınız neydi?

Bu çalışmaları yaparken ilk amacım yapılmamış bir şeyi yapmak ve o konudaki eksikliği gidermekti. Mesela Hacı Halil Efendi kitabı böyle bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Kendileri Gerede’de otuz altı yıl Halvetiyye tarikatının postunda oturmuş ve Osmanlı döneminde tanınan bir insan-ı kâmil olmasına rağmen hayatı hakkındaki bilgiler eksik ve kayıtlarda yer alanların bir kısmı da yanlıştı. Mesela doğum yılı 1755 senesi civarında olmasına rağmen onun hakkında bilgi veren çoğu kaynakta bu bilgi yanlış kaydedilmişti. Ayrıca menakıbı tespit edilmemiş ve Hacı Halil Efendi hakkındaki rivayetler büyük ölçüde kaybolmuştu. Hakkında herhangi bir kitap çalışması da yoktu. Dergilerde yer alan yazılar da kısa hacimlerdeydi ve genelde bilinenleri tekrar ediyordu. Bu sebeple Hacı Halil Efendi’nin hayatını çalışmayı kendime bir vazife bildim. Bulduğum her bilgiyi bu konuda açtığım dosyama kaydettim. Üç yıllık bir çalışmanın sonunda ortaya çıkan bu kitabın önemli bir boşluğu doldurduğu kanaatindeyim. Dörtdivan’daki çalışmalarımın temelinde ise bu ilçe kültürünün kitap hâlinde tespit edilmesi anlamında kayda değer bir çalışmanın olmayışı durumu yatmaktadır. Bu eksikliği tespit edince Dörtdivan’ın kültürünü yazılarımızla ve kitaplarımızla tespit etme çalışmalarımız da hız kazandı. Hâlen de çalışılması gereken birçok konu başlığı ve kitaplaşmayı bekleyen bazı dosyalar var.

Bu ilçelerin kültür zenginliği ve tarihi hakkında neler söylersin?

Hem Gerede hem de Dörtdivan yüzlerce yıllık geçmişi olan yerler. Buralarda zaman içinde büyük bir kültür zenginliği oluşmuş. Gerede’de daha çok şehir kültürü kavramı içerisinde ifade edebileceğimiz sanatlar, zanaatlar revaçta olmuş. Buranın ticaret yolları üzerinde olması da Gerede’yi ekonomik olarak daima canlı tutmuş. Bu canlılık sosyal dokuyu ve kültürü de beslemiş. Gerede’de tarihte çok önemli âlimler, ârifler, şairler yetişmiş. Dörtdivan’da ise yaylak-kışlak hayatı üzerinden çok canlı bir kültürel doku ortaya çıkmış. Bu durum özellikle sözlü kültüre; atasözlerine, deyimlere, kelimelere yansımış. Orta Asya bozkırlarından gelen kadim kültürel kodlar burada kısmen muhafaza edilmiş. Tabii hem Gerede hem de Dörtdivan yoğun göçler ve ilgisizlik sebebiyle kültürel değerlerini kaybetmeye başlamış.

Gerede ve Bolu'da bir tasavvuf kültürü olduğunu biliyoruz. Bunun sebepleri, etkileri ve ürünleri için neler diyebiliriz?

Bolu, Osmanlı Devleti döneminde bir tasavvuf merkezi hâline gelmiş. Hatta bir şair Bolu’dan “Burc-ı Evliya” diye söz ediyor. Bolu’da özellikle Halvetiyye ve Bayramiyye etkili olmuş. Hatta Bolu ve ilçeleri bu iki tasavvuf mektebinin merkezi hâline gelmiş. Hacı Bayram Veli hazretlerinin iki halifesi Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer Dede Göynük’te yaşamışlar ve buraya defnedilmişler. Onlardan gelen tasavvuf kolları uzun asırlar boyunca devam etmiş. Bolu ayrıca Halvetiyye’nin Şabaniye kolunun pîri Şeyh Şaban-ı Veli hazretlerinin mürşidi Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin de yaşadığı ve medfun bulunduğu bir yer. Şeyh Şabân-ı Velî hazretleri seyr u sülûkunu burada çıkarmış, yani manevî eğitimini burada görmüş. Daha sonra Mudurnu’da Abdullah Rüşdî hazretleri ve Gerede’de Hacı Halil Efendi hazretleriyle Bolu’da Halvetiyye’nin zât postları tecelli etmiş. Bütün bunlar Bolu’yu çok önemli bir merkez hâline getirmiştir. Bunların yanında Horasan erenlerinin tarihte buradaki faaliyetleri, onlara izafe edilen makam ve mezarların bulunması da Bolu’daki tasavvuf faaliyetlerinin Türklerin Anadolu’ya geldiği ilk zamanlarda başladığını ortaya koymaktadır. Öyle ki zaman içerisinde bu tasavvuf kolları ve tekkeler aracılığıyla belirli kültür merkezleri ortaya çıkmış. Bolu merkeze bağlı ve Ümmî Kemal hazretlerinin türbesinin bulunduğu Tekkeköy yeni adıyla Işıklar böyle yerlerdendir. Dikkatimizi çeken husus tekkelerin kurulduğu yerlerde divan sahibi şairlerin ve eli kalem tutan zatların ortaya çıkmış olmasıdır. Sadece Tekkeköy üzerinden gidecek olursak Ümmî Kemâl hazretlerinin Divan’ı başta olmak üzere başka önemli bazı eserleri günümüze kadar gelmiştir. Yine onun halifesi ve Bolu’ya bağlı Yeniakçakavak köyünde türbesi bulunan Sarı Müderris Sinan Efendi’nin de bir divanı bulunmaktadır. Derviş Ahmed diye birisi çıkmış ve 17. Yüzyıl’da Ümmî Kemâl hazretlerinin menkıbelerini manzum olarak tespit etmiştir. Bu, Bolu tekkelerinin etrafında gelişen edebî kültürden sadece birkaç örnektir. Araştırıldığında görülecektir ki, Göynük, Mudurnu, Gerede’de tarihte bu minvalde çok önemli kültürel zenginlikler ortaya çıkmıştır.

Bu yörelerde sözlü ve yazılı kültür ne durumdadır, geleceğini nasıl görüyorsun?

Sözlü kültür kısmen de olsa yaşamaya devam ediyor. Fakat bunlar artık yok olmaya yüz tutmuş. Yazılı kültür deyince aklıma ilk gelen ve Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmış mecmualar ve cönkler Dörtdivan’da neredeyse yok olmuş. Hâlbuki Dörtdivan bir zamanlar tam bir cönk cennetiymiş. Bunlardan iki tanesine ulaştık ve birini yayına hazırladık. O da yakın zamanda yayınlandı. Gerede’nin yazılı kültürü deyince aklıma gelen mezarlıklar ve mezar taşlarının önemli bir kısmı ise günümüze ulaşmamış. Aslında bunlar bu yerlerin hafızası durumundaydı. Elde kalanların da acilen korumaya alınması gerekmektedir. Kültürümüz üzerine fikir ileri sürebileceğimiz bu tarihî belgelerin, eserlerin, mezar taşlarının yitirilmesi gafletinden artık kendimizi kurtarmalı ve uyanmalıyız.

Kültürün korunması ve geliştirilmesi hususunda Bolu, Gerede, Dörtdivan, Mengen belediyelerine ve kamu kuruluşlarına sizce düşen görevler nedir, ne olmalıdır?

Bu belediyelerin ilk yapması gereken şey kültür konusunda özellikle bilirkişileri bulmak, onlara danışmak ve yapılması gerekenleri yapmaktır. Aksi hâlde zaman özellikle günümüzde kültürün aleyhine işlemektedir. Diğer yandan belediyeler kitap basmak için kesinlikle bütçe ayırmalı ve yayınlanacak eserleri de sağlam bir editörlük faaliyetiyle yayınlamalı veya yayınlatmalıdır. Bu konuda araştırmacılar belediyelere değil, belediyeler araştırmacılara müracaat etmeli, onları arayıp bulmalıdır. Her geçen gün sayıları azalan bu araştırmacılar desteklenmelidir. Gençler; Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlükleri, Bolu Valiliği ve kaymakamlıklarla elbirliği yapılarak bilinçlendirilmeli, halka açık konferanslar verilmeli, broşür ve kitaplar dağıtılmalı, ilgili kurum ve kuruluşların hem sosyal medya hesaplarında hem de internet sitelerinde kültürel değerler konusunda gerekli ve kaliteli içerik oluşturulmalıdır.

Son dönemde Köroğlu üzerine eğildiğinizi biliyoruz. Köroğlu ve Bolu. Bunun için ne dersin?

Bolu, Köroğlu’nun yaşadığı bir yer. Özellikle Gerede ve Dörtdivan’da onun izlerini takip etmemiz mümkün. Fakat onun Bolu’daki ve özellikle Dörtdivan’daki izlerinin tam tespit edilmediğini fark ettik. Dörtdivan’da Köroğlu’yla ilgili bazı anlatılar ve rivayetler mevcut. Yine Prof. Dr. Faruk Sümer’in, Köroğlu’nun Dörtdivan’ın Sayık köyünde yaşadığı hususuyla ilgili bulduğu bilgi ve belgeler üzerinde yeterince durulmamış. Bütün bunlar bir araya gelince Bolu, Gerede ve Dörtdivan özelinde bu konunun yeniden ele alınması gündeme geldi. Biz de bu konuda yaptığımız araştırmaları ve yazdığımız yazıları bir araya getirdik. Böylece Köroğlu konusu üzerine eğilmiş olduk. Kısmetse bunu da bir kitap hâlinde ortaya koymak niyetindeyiz.

Çalıştığınız yöre için söylüyorum, kültür ve diğer alanlarda şimdiye kadar neler yapılmış, neler yapılmalıydı? Kısacası neler kaybettik, neler kazandık?

Bolu geneli için söyleyecek olursak yöre kültürü için önemli yayınların yapıldığını ifade edebiliriz. Özellikle Bolu Belediyesi’nin daha önce yaptığı çalışmalar gerçekten kayda değer. Bolu’nun kültürünü ve zengin birikimlerini tespit eden onlarca çalışma kütüphanelerimize kazandırılmış durumdadır. Bunlar yeterli mi? Elbette değil. Kültür birikerek ve zenginleşerek ilerleyen bir kavram olduğuna göre bu türden çalışmaların hız kaybetmeden devam etmesi gerekirdi. Fakat bunlar da durmuş bir hâldedir. Gerede için konuşacak olursak yıllardır yayınlanan ve GERKAV’ın çıkardığı Gerede Dergisi çok önemli bir boşluğu doldurmakta ve ilçenin tarihi ve kültürü üzerine yapılan çalışmaları her yıl iki kapak arasında bir araya getirmektedir. Böylece Gerede kültürü üzerine yazılmış yazılardan zamanla zengin bir arşiv meydana gelmiştir. Bunun yanında Gerede Belediyesi’nin geçmişte ve günümüzde yayınladığı bazı çalışmalar da önemli. Yine Ali Rıza Ünlü’nün Gerede Tarihi adlı eserinin 2000 yılında basılmış olması da bölge tarihine önemli bir katkıdır. Fakat hemen belirteyim ki bu kitabın yeni bir basımına ihtiyaç vardır. Bunlar kitap konusunda akla gelenler. Beri yandan Gerede ve Dörtdivan’ın kültürünü tespit çalışmalarının hızla devam etmesi gerekmektedir. Mesela yüzlerce yıllık geçmişi olan tarihi Gerede Panayırı kitaplaşmalıdır. Yine Gerede’nin sohbet kültürü Ferfene koruma altına alınmalı ve kitap hâlinde çalışılmalıdır. Bunlar yapılmamış. Dileriz ki, bundan sonra yapılır.

Elbette değişen zaman ve gelişen teknoloji bize bir dizi imkânlarla geldi. Teknoloji gelişti ve kültürün kaybolan yönlerini, devam eden zenginliklerimizi tespit etmek kolaylaştı. Fakat sözlü kültür büyük ölçüde kayboldu. Tespit edilen değerler de kitap ve dergi sayfalarında duruyor. Gençlerde kültürel zenginliklerimiz için bir hayranlık duygusu uyandıramıyoruz. Onları internet oyunlarına ve medyanın ezici tahakkümüne karşı koruyamadık. Dolayısıyla kültürde devamlılık da kayboldu. Millî ve mânevî değerlerimiz, kültüre sırt dönülmesi ve eğitimdeki başıboşluk yüzünden yara aldı. Tarihte, kültürde, millî değerlerde, ailede, hatta dinî yaşayıştaki âhenk bozuldu. Hâlbuki bunlar Türk milletinin en önemli değerleridir. Biz bunlarla bir araya gelir ve böyle güçlü oluruz. İnşallah bunun için devletimiz gereken tedbirleri en yakın zamanda alır ve artık bir toparlanma sürecine gireriz.

Hızlı şehirleşme, eğitimin yükselmesi, sanayileşme, göç verme, tarım ve hayvancılığın yöreye etkisi hakkında ne düşünürsün?

Her şeyin temelinde insan var. İnsan; toplumun, kültürün, devletin en önemli meselesidir. O var olunca kültür de var oluyor. Tabii, şehirleşme ve yoğun göçler sebebiyle köylerimizin, ilçelerimizin çehresi değişti. Büyük şehirler yoğun göçler altında ezilirken köyler, kasabalar ve ilçelerde nüfuz azaldı. Üretim de azaldı. İnsanların göç etmesi ve üretimin azalması sebebiyle artık köylerde kültür de üretilmiyor. Yoğun göçler sebebiyle kültürün devamlı olamadığını, yeni nesillere pek de intikal edemediğini görüyoruz. Tarım ve hayvancılık temelinde ekonomisi olan Dörtdivan gibi küçük yerler ise bu göçlerden çok etkilendi ve yüzlerce yıllık kültürel birikimini, sözlü kültürünü, yani hafızasını kaybetmekle karşı karşıya kaldı. Atalarımızın, ecdadımızın günlük hayatta yaşattığı onca değer, bilgi, görgü kuralları, araç gereçler, toprağı işleme tecrübesi, hayvancılıktaki uygulamalar, halk tıbbı, halk inanışları kayboldu veya kaybolmaya yüz tuttu. Hâlbuki Gerede ve Dörtdivan’da yoğun göçler öncesinde özellikle hayvancılık eksenli çok kadim bir kültürün olduğu anlaşılıyor. Bunların tespit edilmesi millî kültürümüzün gücünü anlamak sadedinde çok kıymetli çalışmalar durumundadır. Burada sözünü ettiğimiz şehirleşme, göç ve bunların beraberinde getirdiği kültürel ve sosyal meseleler ancak devletimizin ve muhabbetli insanların çok planlı ve özverili çalışmalarıyla aşılabilir.

Bolu’yla ilgili yeni çalışmalarınız nelerdir ?

Bolu'yla ilgili yayına hazır veya devam eden kitap çalışmalarımız ise şöyle:

Bolu’da Tasavvuf Kültürü

Bolu Yazıları

Bolu Bilgeleri

Bolu’yu Yaşamak -Bolu Denemeleri-

Bolu Güzellemesi -Bolu’ya Şiirler-

Köroğlu

Gerede Bilmeceleri

Gerede Yazıları

Gerede Evliyaları

Servet Yüksel Hayatı, Eserleri ve Şiirlerinden Seçmeler

Bolu’da Bir Halvetî Gülü Mehmed Fâik Efendi

Bolu’da Baba Hızır Kültürü ve Mengen ve Dörtdivan’daki Baba Hızır Makamları

Gerede Erenlerinden Ramazan Dede

Du‘â-yı Münâcât-ı Akşemseddin

Gerede’nin Söz Hazinesi

Gerede’de Yazma Eserler

Bolu’da Geyik Kültürü

Âşık Dertli Üzerine Notlar

Dörtdivan Yazıları

Bize zaman ayırdığın için teşekkür ederim hocam ...

Reklam

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •