Cem Kösemeci, 29 Eylül "Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü" dolayısıyla hem israfı hem de israfla nasıl mücadele edilebileceği hususlarına dikkat çekerek yayımladı.
29 Eylül, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun girişimiyle dünyadaki gıda israfına dikkat çekmek amacıyla "Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü" olarak kutlanıyor.
Konuyla ilgili değerlendirme yapan; Gıda Mühendisleri Odası Bolu İl Temsilcisi Cem Kösemeci, kentleşmenin insanların yaşam tarzlarına ve tüketim anlayışlarında büyük değişiklikler yaratacağını vurgulayarak şunları kaydetti; “ BM, FAO, gıda israfı sorununa dikkat çekmek için 29 Eylül`ü Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü ilan etti. FAO`nun raporuna göre, dünya nüfusunun 2050‘de 9,6 milyara ulaşması beklenmekte, Türkiye‘ye ilişkin nüfus beklentisi ise yaklaşık 95 milyon olarak öngörülmektedir. 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 70`inden fazlasının kentsel alanlarda yaşayacağı tahmin edilmektedir. Kentleşme, yaşam tarzlarına ve tüketim kalıplarına da değişiklikler getirecektir. Kentsel nüfusun payı giderek artarken, kırsal alanlar oldukça uzun bir süre için yoksul ve aç çoğunluğa ev sahipliği yapacaktır. Artan nüfus ve gıda talebine rağmen artan sıcaklıkların sebep olacağı kuraklık ve aşırı hava olaylarına karşı iklim değişikliği ile mücadelede önemli adımlar atılmadığı sürece, gıda güvenliğinin de tehlikede olduğu bir gerçektir. Giderek artan gübre, pestisit ve herbisit kullanımı toprak ve suların kirlenmesine neden olmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Ormanların ve otlakların tarım alanlarına dönüştürülmesi yanında iklim değişikliğinin de etkisiyle biyolojik çeşitlilik azalmaktadır.” ifadelerine yer verdi.
Şu an dünyada herkese yetebilecek kadar gıda bulunmasına rağmen halen dünyanın büyük bölgelerinde açlık yaşandığının altını çizen Kösemeci, “Yeterli miktarda gıda bulunsa da adil dağılım olmadığı sürece dünyada ne yazık ki açlık yaşanmaya devam edecektir. Açlığın yanı sıra obezite sorununda da ciddi bir artış gözlenmektedir. Bunun nedeni fazla gıda tüketiminin yanında sağlıksız gıda tüketimlerinin artmasıdır. Besin değeri önemsenmeden, gıda ürünlerinin içeriği bilinmeden yapılan alışverişin obezitenin artmasında rolü büyüktür.Temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmak giderek zorlaştığı için sağlıklı yaşamak lüks haline gelmiştir. Açlığı engellemek ve gelecek nesillerin obez olma riskini azaltmak için sürdürülebilir gıda ve tarım sistemleri uygulanmaya başlanmalıdır. Bu konuda dünyanın birçok bölgesinde başarılı sonuçlar elde edildiği görülmüştür. Coğrafi konum ve iklim koşulları yönünden tarım yapmaya oldukça elverişli olan ülkemizde sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerinin hayata geçirilmesi konusunda yapılacak çok şey vardır. Bu şansı değerlendirmek adına sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerinin konvansiyonel üretimin önüne geçmesi sağlanmalıdır.” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE 7 MİLYON TON YİYECEK ÇÖPE GİDİYOR
Türkiye’de, 7 milyon ton yiyeceğin çöpe atıldığını belirten Kösemeci, bu durumun tüketilebilecek miktardan fazla yemeğin pişirilemesi gibi birçok nedenlerini olduğunu açıklayarak sözlerini şöyle tamamladı, “2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu‘na göre Türkiye‘de her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7,7 milyon ton yiyecek çöpe atılmakta, bu verilere göre ülkemiz Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Meksika`nın ardından üçüncü sırada yer almaktadır. Gıda israfına neden olan tüketici davranışlarına baktığımızda; ihtiyaç fazlası veya gereksiz ürün alınması sonucu gıdanın bozulması, tavsiye edilen tüketim tarihi ve son tüketim tarihi arasındaki farkın bilinmemesi nedeniyle tüketilmesinde sakınca olmayan gıdaların atılması, gıdaların uygun olmayan koşullarda saklanması, tüketilecek miktardan fazla yemeğin pişirilmesi ve tüketilmemesi gibi örnekler verilebilir.Gıda ve tarım sektörü, tüketicilerin oluşturduğu talebe göre yönelim sağlar. Bundan dolayı bilinçli tüketici gıda zincirinin en önemli halkasıdır. Bireysel yönelimler değiştikçe sektör de beklentilere yönelik üretim yapacaktır. Bu üretim de çevreyi koruma bilinciyle iç içe olmalıdır.Her gün 13 milyar insanı doyurabilecek gıda üretilirken her 9 insandan 1‘inin açlık çektiğini, 1,8 milyar insanın kronik açlık çektiğini ve sayıların gün geçtikçe arttığını, çöpe atılan gıdanın bugün dünya çapında yetersiz beslenen yaklaşık 842 milyon insana yetecek miktarda olduğunu unutmadan gıda alışverişi ve tüketimi yaparsak gıda atıklarında azalma sağlayabiliriz. Bireysel bilincin artması amacıyla ilkokul ve ortaokul seviyesinde öğrencilere, tüketim alışkanlıklarının belirlenmesine yönelik eğitimler düzenlenmesi gerekmektedir. Gıda kayıpları ve atıklarını minimuma indirebilmek için Aile Çiftçiliği ve Kooperatifleşme desteklenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı çiftçilerimizi bilinçli tarım konusunda Ziraat Mühendisleri/ Veteriner Hekimleri istihdam ederek bilgilendirmeli, eğitmeli ve denetlemelidir. Özel sektör gıda işleme sırasında Gıda Mühendislerinin bilgi ve birikimlerinden faydalanmalı ve kaybı en az seviyeye ulaştıracak önlemleri almalıdır. Yine, Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda Mühendislerini istihdam ederek denetimleri sıklaştırmalı, gıda güvenliğini ve halk sağlığını güvence altına almalıdır. Tarımsal üretim teknolojileri ve yönetim tekniklerini geliştirmek için araştırma ve altyapı yatırımlarını arttırmak, tarım emekçilerine doğru teşvikleri vermek, su yönetimi ve gübre kullanımı konusunda daha iyi düzenlemelerin hayata geçirmek zorunludur. Otel, restoran, kantin ve yemekhaneler gibi toplu tüketimin yapıldığı yerlerde kişinin gereksinimi kadar gıdanın alınması ve tüketilmesi konusunda bilgilendirici uyarılar yapılmalı, gıda süsleme amaçlı ve aşırı tüketimi özendirici uygulamalardan kaçınılmalıdır. Bu amaçla yasal düzenlemeler yanında denetimler artırılmalı, kamu spotları şeklinde bilgilendirmeler de yapılmalıdır. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin önüne geçebilmek için gıda atıklarının en az %50 oranında azaltılması gerekmektedir. Gıda atığı sorununu ortadan kaldırmamız için üretim, depolama, taşıma ve paketleme ile etiketlemeden oluşan tüm gıda zincirini etkileyen düzenlemelerin güncellenmesine ihtiyacımız var. Sıfır atıklı bir gıda zinciri oluşturmak için hem yasaları hem de sektörün iş yapış biçimlerini değiştirmek gerekmektedir.” dedi.